ŞAFİİ el-UMM

ZEKAT

 

ZEKAT DÜŞEN MALDA ALIŞVERİŞ

 

Bize er- Rebi' haber verip dedi ki: Bize Şafii haber verip dedi ki: Bir adam bir diğerine fasit bir alışveriş ile 200 dirhemi beş dinara satsa ve bu miktar müşterinin elinde bir ay kaldıktan sonra satıcının onlara malik olduğu günden itibaren bir sene üzerlerinden geçse, onlara satıcının malından zekat düşer ve bunlar satıcıya geri verilir. Çünkü bunlar onun mülkiyetinden o fasit alışveriş ile çıkmış olmaz. İşte zekat düştüğü halde fasit bir satış ile satılan davar ya da başka türden olsun, her malın durumu böyledir. Bunların zekatı birinci malikin mülkünün esasına göre ödenir, çünkü böyle bir malonun mülkiyetinden çıkmamıştır.

 

Eğer satıcı, bunu üç günlüğüne muhayyerlik şartı ve sahih bir satış ile satmış ise, müşteri de onu ister kabzetsin, ister kabzetmemiş olsun, satıcının o malı mülk edindiği günden itibaren bir sene devrederse, ona zekat düşer. Çünkü henüz onun üzerinden sene geçmeden satıcının mülkiyetinden tamamen çıkmamıştır. Onu satın alan kimsenin ise, zekat sebebiyle maruz kaldığı eksilmeden ötürü geri vermek hakkı vardır. Muhayyerlik şartının, hem satana hem satın alana ait olması halinde de durum böyledir.

 

Şafii (Allah'ın rahmeti ona olsun) dedi ki: Şayet muhayyerlik yalnızca müşteriye ait olsa, müşteri de üzerinden bir sene geçtikten sonra alışverişin geçerli olmasını tercih etse, bu hususta iki görüş vardır:

 

Birinci görüşe göre, satıcıya zekat düşer, çünkü satış, sene dolmadan ve hiçbir durumda o malın mülkiyetinden çıkması tamamlanmamıştır.

 

İkinci görüşe göre, zekatını ödemek müşteriye aittir, çünkü sene onun mülkiyetinde iken devretmiştir. Onun ise sadece dilediği vakit satan için söz konusu olmamak üzere geri vermek muhayyerliği vardır.

 

Er-Rebi' dedi ki: Aynı şekilde, birinin bir cariyesi olsa, müşterinin muhayyerlik günlerinde o cariye ile cima etme hakkı vardır, satıcının yoktur. Bunun gibi; mülkiyetin çoğunluğu müşteriye ait olduğundan ötürü satın aldığı ve kabzettiği günden itibaren üzerinden bir yıl geçtiği takdirde ona zekat düşer ve zekatı satıcıdan kalkar, çünkü bu mal, sahih bir satış ile onun mülkiyetinden çıkmış olur.

 

Şafii (Allah'ın rahmeti ona olsun) dedi ki: Kişi, zekatın düştüğü bir mal türünü sene devretmesinden bir gün önce -satıcının o malda bir günlük muhayyerlik hakkı bulunsa-, bir gün sonra da satışın geçerli olmasını tercih etse ve bu yılın geçmesinden sonra gerçekleşse, o mala zekat düşer. Çünkü satış, onun mülkiyetinden çıkmadan önce senesi devretmeden tamamlanmamıştır. Müşteri de zekatın -ondan bir eksikliğe sebep olması dolayısıyla-o malı geri vermek hakkına sahiptir. Eğer satıcı, sene tamamlanmadan önce satışın geçerli olmasını tercih ederse, o mala zekat düşmez, çünkü satış senesinin devretmesinden önce tamamlanmıştır.

 

Şafii (Allah'ın rahmeti ona olsun) dedi ki: İşte zekatın kendisine düşmesinden önce de sonra da satmış olduğu her tür mallarda dinar, dirhem, davar olsun hiçbir fark olmaksızın durum aynen böyledir ve aralarındaki fark sebebiyle de ona bir sorumluluk yoktur.

 

Şafii (Allah'ın rahmeti ona olsun) dedi ki: (Kişi), dinarları dirhemlerle yahut dirhemleri dinarlarla, inekleri koyunlarla, inekleri ineklerle ya da koyunları koyunlarla, develeri develerle yahut koyunlarla satsa veya değiştirse, bütün bunlar arasında herhangi bir fark olmamak üzere bunların hangisini senesi devretmeden önce satacak olursa, bunlarda satıcıya zekat düşmez. Çünkü o mal elinde iken üzerinden sene devretmemiştir. Satın alana da o malı mülk edindiği günden itibaren sene devretmeden zekat düşmez.

 

Şafii (Allah'ın rahmeti ona olsun) dedi ki: Deve yahut altın, deve ya da altın karşılığında ya da bunlardan başka şeyler karşılığında malın bizzat kendisi elinden çıkması arasında hiçbir fark yoktur. Buna göre bir adam, bir diğerine meyvesi bulunan bir hurma ağacı yahut ağaçsız hurma satması arasında da fark yoktur, çünkü zekat, ağaca değil hurmaya düşer. Müşteri, hurma ağacında olduğu halde mahsulü mülk edinecek olursa yahut da sahih tek başına satın alır ya da ona hibe edilip onu kabzederse yahut o malın kendisine ait olduğuna dair lehine ikrarda bulunulursa veya bu ona sadaka olarak verilirse yahut ona vasiyet edilirse yahut mülk edinme şekillerinden hangi türden olursa olsun, mülk edinmesi, onun için sahih olup bu mahsulün kırmızılaştığı yahut sarardığı görülmeden önce bu meyveyi sahih olarak mülk edinirse ve bu, olgunlaşıncaya kadar (ağacında) bırakması şartıyla o meyveyi satması helal olduğu bir zamanda olursa, zekatı onun son malikine düşer. Çünkü zekatının ilk vakti onun kırmızılaştığının yahut sarardığının görülmesidir. Bu durumda mahsul tahmin edilir, sonra bu (zekat miktarı) hurma olarak alınır.

 

Şafii (Allah'ın rahmeti ona olsun) dedi ki: Eğer o mahsulde kırmızılık yahut sararma görüldükten sonra mülk edinirse, zekat hurma halinde ilk malikinin malından verilir. İsterse son malik zekata malik olmamış olsun ve o mülk edinmeden önce mahsulü; ister tahmin edilmiş olsun ister edilmemiş olsun (fark etmez).

 

Şafii (Allah'ın rahmeti ona olsun) dedi ki: Mahsulü hangi şekilde mülk edinirse edinsin, zekat yoluyla da olsa başka bir yolla da olsa hüküm farklılık göstermez. Bir tek şekil müstesna. O da şudur: Mahsulü olgunlaşacağının anlaşılmaya başlamasından sonra satın alması halidir. Bu durumda mahsulde öşür yükümlülüğü devam eder. Mahsulü satışı münfesih / geçersiz olur. Tıpkı birisine birisi kendisinin diğeri başkasının iki köle satması halinde satışın fesh olacağı gibi. Fakat başkası sahih olmamak üzere sadece şu şekli sahih olur: Eğer ona pınar ile yahut yağmur suyu ile sulanıyorsa, mahsulün ondadokuzunu (9/10) satması ve eğer kova ile sulanıyorsa mahsulün ondadokuzbuçuk (9,5/10) unu satması şartı ile caiz olur. Ayrıca -satıcının başkaca bir malı yoksa- beş veskten aşağı mahsulün tamamını satması da satış sahih olur.

 

Şayet zekat tahsildarı, haddi aşarak zekat düşmeyen şeyden alırsa ve zekat düşenden de daha fazla olarak hakkından fazlasını alırsa, bu durumda müşteri, satıcıya rücu etmez ve bu müşterinin karşı karşıya kaldığı bir haksızlık olur.

 

Şafii (Allah'ın rahmeti ona olsun) dedi ki: Birisinin beş vesk mahsulü bulunan bir bahçesi bulunsa, meyvesini olgunlaşacağı görüldükten sonra bir yahut iki kişiye satsa, buna tıpkı satıcının kendi malında anlattığım şekilde zekat düşer. Eğer olgunlaşacağı görülmeden önce onu satsa, bir yahut ikisinden devşirmeyi şart koşmazsa, o mahsulde zekat vardır, bunun satışı da fasittir.

 

Şafii (Allah'ın rahmeti ona olsun) dedi ki: Müşteri, mahsulün tamamını tüketse, bu sefer bahçenin sahibi zekattan sorumlu olur. Eğer iflas ederse, onun satın almış olduğu kıymeti üzerinden ondabirini (1/10) satın alır ve geri kalanını da bahçe sahibine geri verir. Şayet satıcı iflas etmemişse, ondabirini (1/10) ödemekten o sorumlu tutulur. Çünkü telef olmasına o sebep olmuştur. Eğer müşterinin alacaklıları varsa ve telef ettiğinin bedeli öşürden olup misli bulunmuyorsa, onun on tanesinin misli de zekatın alınacağı gün yirmi ediyorsa, bu sefer on ile öşrün yarısını satın alır, çünkü tükettiği öşrün değeri odur. Bu da alacaklıların değil ona aittir. Zekat toplayıcısı olan kişi de bahçe sahibinin üzerinde geri kalan on payın sahibi kimselerin yerine geçecek bir alacaklı olma hakkı vardır.

 

Şafii (Allah'ın rahmeti ona olsun) dedi ki: Bahçe sahibi, beş vesk olan mahsulünü, olgunlaşacağı ortaya çıkmadan önce, iki adama kendileri mahsulü vermek şartı ile satsa, bu satış caiz olur. Eğer olgunlaşacağı belirmeden mahsulü koparırlarsa, onda zekat yoktur.

Şayet olgunlaşacağı ortaya çıkıncaya kadar derlemezlerse, ona zekat düşer. Bahçe sahibi onlardan mahsulü koparmalarını isteyecek olursa, biz de aralarındaki alışverişi feshederiz, çünkü onda zekat vacip olduğundan mahsulün toplanıp zekatın engellenmesi caiz değildir. Zira zekat, ehil olanların hakkıdır. O haliyle de zekat alınamaz. Rasulullah (s.a.v.)'ın zekatı aldığı halde de değildir. Satın alanın, satan üzerinde mahsulü toplamayı şart koşmuş ise hurma ağaçlarındaki meyveyi alma hakkı yoktur ve böyle bir alışverişte feshedilmesinden başka da çare kalmamıştır. Eğer satıcı, mahsul toplanıncaya kadar ağaçta bırakılmasına razı olursa, iki müşteri de buna razı olurlarsa satıcıya rücu edip ondabiri (1/10) (ödenen zekat miktarını) geri almazlar. Çünkü, satın alanlara satmış olduğu mahsulün tamamını, mahsule öşür düşmüyorken, kabzetmelerine imkan vermiştir. Ödenmesi gereken öşrü, zekat olarak vermek onlara düşer.

 

Şafii (Allah'ın rahmeti ona olsun) dedi ki: Eğer mesele bu şekilde olup satın alanlar da olgunlaşacağı ortaya çıkıncaya kadar kendi haline bırakırlarsa, satan da bırakılmasına razı olmakla birlikte müşteriler buna razı olmazlarsa, buna dair iki görüş vardır:

 

Birinci görüş: Mahsulü dalında bırakmaya mecbur edilirler ve onda icap eden zekat sebebiyle satış feshedilmez.

 

İkinci görüş: Satış feshedilir, çünkü satın alanlar, mahsulü koparmayı şart koşmuşlardır. Sonra bu, o mahsulde zekata hak kazanılması sebebiyle koparılması caiz olmayan bir hale gelmiştir.

 

Şafii (Allah'ın rahmeti ona olsun) dedi ki: İki müşteriden birisi, mahsulün bırakılmasına razı olur diğeri buna razı olmazsa, birinci görüşe göre, onu bırakmaya (satın alanlar) mecbur edilirler. Diğer görüşe göre, razı olmayanın payına düşen kadarı feshedilir, razı olanın payı kalır ve bu mahsulün yarısını satın almış bir adam gibi olur. Mahsulün bırakılmasına razı olduktan sonra devşirilme zamanından önce koparmak isterse, ne tamamını koparabilir ne de alışverişi feshedebilir. Eğer bir defa o geri çevirmekten vazgeçerse, artık ondan sonra onu geri çevirme hakkı olmaz. Bütün bu hükümler, mahsulü olgunlaşacağı belli olmadan önce; (her alıcının hissesi tayin edilmeksizin) satılması halinde söz konusu olur.

 

Şafii (Allah'ın rahmeti ona olsun) dedi ki: Bir adamın beş vesk mahsulü olan bir bahçesi olsa, bir adama muayyen bazı hurma ağaçlarını satsa, bir başkasına da olgunlaşacağı ortaya çıktıktan sonra muayyen bazı hurma ağaçlarını satsa, mahsulde ondabir (1/10) zekat düşer, satış da feshedilir. Onların her birine Ondadokuzunu (9/10) satması hali müstesna. Eğer bu satış; mahsulün olgunlaşacağının ortaya çıkmasından önce, koparmaları şartı ile bu alışveriş yapılmışsa, onun bir kısmını koparıp bir kısmını da olgunlaşacağı görülünceye kadar bırakırlarsa, geri kalanında beş vesk varsa, ona sadaka / zekat düşer. Bunda alışveriş meselesi -bundan önceki meselede- anlattığım gibidir. Eğer mahsulün geri kalan kısmı beş vesk etmiyorsa, satış caizdir, feshedilmez ve satıcının da her iki alıcının da mahsulü koparmamalarım gönül rızası ile kabul etmesi hali dışında mahsulü koparmaları istenir.

Satın alan iki kişi, mahsulün olgunlaşacağı ortaya çıktıktan sonra, mahsulü toplayıp bu mahsul beş vesk yoktu derlerse, yeminleriyle birlikte bu sözleri kabul edilir, bu durumda alışveriş feshedilmez. Eğer herhangi bir hususa dair bir beyyine ortaya konulursa, o takdirde beyyineye göre amel edilir. Eğer beyyine gösterilemiyorsa o vakit bu hususta üzerinden zekat ı düşüren yahut bir kısmını düşüren hususlarda mal sahibinin sözü -söylediğinin aksine bir beyyine ortaya konulamazsa- kabul edilir.

 

Şafii (Allah'ın rahmeti ona olsun) dedi ki: Eğer ondan zekatı ya da bir kısmım düşürecek bir husus ile bir beyyine / delil ortaya konulmakla birlikte kendisine zekatın düştüğünü ispat eden yahut daha fazlasını ödemesi gerektiğini ispat eden bir ikrarda bulunursa, onun dediğini kabul ederim. Çünkü onun beyyinesini ancak kendisinden yükümlülüğü kendisi ile kaldıracağı husustaki iddiası gibi olduğu takdirde kabul ederim. Eğer o, beyyineyi yalanlayacak olursa, kendi aleyhine fazlalıkta onun dediğini kabul ederim ve bu onun aleyhine beyyinesinden daha sağlam bir ispattır.

 

Şafii (Allah'ın rahmeti ona olsun) dedi ki: Bahçe adama ait ise, meyvesinin çıkmasından kızardığı görülünceye kadar meyvesini koparmasına engel olunamaz. Fakat meyvesinde kızarıklık görülürse, miktarı tahmin edilebilecek hale gelinceye kadar, koparması yasak olur. Tahmin edilmeden önce ve kızardığının görülmesinden sonra mahsulü koparırsa, kestiği miktar ile ilgili -tamamını söz konusu etse dahi- yemini ile birlikte sözü kabul edilir. Onun söylediklerinin aksinin yaşadığı bölgedeki ahalinin beyyinesi ile bilinmesi hali müstesnadır. O takdirde bu hususta beyyineye göre ondan (zekat) alınır.

 

Şafii (Allah'ın rahmeti ona olsun) dedi ki: Onun delili yahut sözü kabul edilecek olursa, kendi bahçesinin hurması dışında, vasat hurmaya göre sorumlu tutulur. Ta ki ondan ondabiri (1/10) alınıncaya kadar. Onun parasal değeri ondan alınmaz.

 

Şafii dedi ki: Bu hüküm, onun mahsulünün tahmininin yapılmasından sonra, onu tüketmiş ise, o takdirde ortalama mahsulünün benzeri bir hurma ödemekle sorumlu tutulur.

 

Sonraki için tıkla:

 

BİR TOPLULUĞUN BİR MALA MİRASÇI OLMALARI